Postbiyotikler: Mikrobiyal Biyoterapi ve Fonksiyonel Gıda Alanında Yeni Yönelimler


Karabacak E. G., Çon A. H.

Sunum, ss.33-34, 2023

  • Yayın Türü: Diğer Yayınlar / Sunum
  • Basım Tarihi: 2023
  • Sayfa Sayıları: ss.33-34
  • Ondokuz Mayıs Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Günümüzde fonksiyonel gıdalara olan talep artışı probiyotik gıdalar da dahil olmak üzere yeni nesil ürünlerin geliştirilmesini gerektirmektedir. Halen büyük rağbet gören probiyotik gıdaların üretiminde, bazı suşlarda var olan antibiyotik dirençliliğin aktarılabilme riski, bağışıklık sistemi zayıf ve risk grubundaki kişilerde kullanılmasının önerilmemesi, en az 106 kob/g veya ml probiyotik bakteri içerme zorunluluğu ve bunun gıda üretim ile satış süreci koşullarından etkilenmesi nedeniyle var olan teknolojik zorluklar önemli sorunlu yönlerinden birisi olarak gözükmektedir. Bilim insanlarının bu sorunu çözmek için ortaya koydukları önerilerden birisi; canlı hücreler yerine, bunlar tarafından salgılanan veya hücre lizisi sonrası ortaya çıkan düşük moleküllü bileşiklerin kullanılmasıdır. Bu bileşikler arasında lipit, karbonhidrat, protein, organik asitler, vitaminler gibi gruplara mensup metabolitler ve hücre yapı elemanları bulunmaktadır. Tüm bu bileşenler postbiyotik olarak isimlendirilmekte ve kısaca "canlı hücreler tarafından salgılanan veya hücresel lizizden sonra açığa çıkan ve konağa olumlu etki sağlayabilen çözünür faktörler" şeklinde tanımlanmaktadır. Metabiyotikler, biyojenikler veya hücresiz süpernatantlar olarak da adlandırılmaktadır. Probiyotiklerin sahip oldukları sağlık üzerine olumlu etkilerin birçoğuna sahip iken ilave olarak yüksek ısıl işlem gereken ürünlere ilave edilebilme, uzun raf ömrüne sahip olma, soğuk zincir gerektirmeme, immün sistemi zayıf ya da baskılanmış bireylerde enfeksiyon veya enflamasyon riski oluşturmamama, güvenilir profile sahip olma, toksite içermeme, bağırsak enzimlerine dirençli olma ve doğrudan hedefe yönelik olarak hazırlanabilme özellikleri postbiyotiklerin önemlerini artırmaktadır. Postbiyotiklerin gıdaların üretiminde, doğrudan sıvı kültür üst fazı formunda veya istenirse de liyofilize ya da enkapsüle formda kullanılabilmesi teknolojik kullanımını da kolaylaştırmaktadır. Tüm bu avantajlar postbiyotik çalışmalarının artmasını ve piyasasının yükselip çeşitlenmesini sağlamaktadır. Hızlı bir şekilde gelişen postbiyotiklerin kullanımının düzenlenmesi ve gereken yararlı etkinin sağlanması için; postbiyotiklerin kullanım dozların belirlenmesi, in vitro ve in vivo biyoaktivite mekanizmalarının net olarak ortaya konulması, postbiyotik içerikli ürünlerin kalite kontrol değerlendirmeleri için pratik ve ekonomik yöntemlerin geliştirilmesi gerekmektedir.