This study examines the new dynamics faced by students enrolled in German language teaching programs and faculty members providing education in this field at universities in Turkey, following the Ministry of National Education's (MoNE) decision to transition German language courses from compulsory to elective starting from the 2023–2024 academic year. The research was carried out on students enrolled in the German language teaching programs at Trakya University and Samsun Ondokuz Mayıs University. The study, conducted using a descriptive research method, aims to describe and understand the effects of the transition from compulsory to elective status for German language courses on students' motivation. As a result, the MoNE’s decision to make German a non-compulsory course has adversely affected the motivation and language skills of students enrolled in German language teaching programs. The challenges faced by students in their language learning processes constitute the fundamental reasons behind this change. In this context, it is recommended that universities revise their language learning processes and develop new educational strategies. Additionally, it is crucial to develop effective promotional strategies to make language teaching programs more appealing and increase student participation. These recommendations could guide institutions offering education in the field of German language teaching in shaping future educational policies.
Bu çalışma, 2023-2024 eğitim-öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) Almanca dersini zorunlu dersler arasından çıkararak seçmeli hale getirmesi sonucu Türkiye'deki üniversitelerde Almanca öğretmenliği programlarına kayıt yaptırmış öğrenciler ile bu alanda eğitim veren öğretim üyelerinin karşılaştığı yeni dinamikleri ele almaktadır. Araştırma, Trakya ve Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde Almanca öğretmenliği programında okuyan öğrenciler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Betimsel araştırma yöntemi kullanılarak yapılan çalışma, Almanca dersinin zorunlu olmaktan çıkarılmasının öğrencilerin motivasyonları üzerindeki etkilerini tanımlamayı ve anlamayı amaçlamaktadır. Sonuç olarak, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Almanca dersini zorunlu olmaktan çıkararak seçmeli hale getirmesi, Almanca öğretmenliği programlarına kayıtlı öğrencilerin motivasyonunu ve dil becerilerini olumsuz etkilemiştir. Öğrencilerin dil öğrenme süreçlerindeki zorluklar, bu değişikliğin temel gerekçelerini oluşturmaktadır. Bu bağlamda, üniversitelerin dil öğrenme süreçlerini revize etmeleri ve yeni eğitim stratejileri geliştirmeleri önerilmektedir. Ayrıca, dil öğretmenliği programlarını daha cazip kılmak ve öğrenci katılımını artırmak amacıyla etkili tanıtım stratejileri geliştirilmesi önemlidir. Bu öneriler, Almanca öğretmenliği alanında eğitim veren kurumların gelecekteki eğitim politikalarını şekillendirmede rehberlik edebilir.