The interaction between animals and humans dates back to the beginning of their existence. Considering this interaction, especially after the industrial revolution, the exploitation and abuse of animals by humans has reached a high and irreparable level. The development of technology has made this situation worse. Theoretically, solutions have been sought with animal welfare, new animal welfarism and animal rights approaches. The animal welfare approach has been full of shortcomings for animal protection due to its anthropocentrism and uncertainties. The new animal welfarism, on the other hand, is in a difficult position to defend, as it threatens to compromise in the struggle for rights. Real protection can only be provided on the basis of animal rights. Even if an international consensus on animal law has not yet been achieved in the international arena, there are two declarations that can be a guide or basis for future binding international regulations and national legislations. The first of these is the Universal Declaration of Animal Rights. Although this Declaration was created on the basis of animal rights, it has reached a new animal welfare line with some regulations. The second declaration is the Universal Declaration on Animal Welfare, which was originally prepared with the concern of animal welfare and aimed to be developed in this direction. Even if these regulations have not established an ideal protection, they can be deemed as important in terms of contributing to animal protection in various ways and shedding light on future regulations
Hayvanlar ve insanlar arasındaki etkileşim varoluşlarıyla birlikte başlar. Bu etkileşim kapsamında, özellikle sanayi devrimi sonrasında, hayvanların insanlar tarafından sömürülme ve istismar edilme durumları onarılamaz boyutlara ulaşmıştır. Teknolojinin de gelişmesiyle aşikâr hale gelen bu duruma, teoride hayvan refahı, yeni hayvan refahçılığı ve hayvan hakları yaklaşımlarıyla çözüm aranmıştır. Hayvan refahı, gebe olduğu belirsizlikler ve barındırdığı antroposantrizm nedeniyle hayvanların korunması için eksikliklerle dolu bir yol olmuştur. Yeni hayvan refahçılığı ise hak mücadelesinin taviz verilebilir bir olgu olduğu algısını yaratma tehdidi oluşturduğu için savunulması güç bir konumdadır. Gerçek bir koruma ancak hayvan hakları temelinde sağlanabilecektir. Uluslararası alanda hayvan hukukuna ilişkin henüz uluslararası nitelikli bir mutabakat sağlanamamış olsa bile gelecekteki bağlayıcı nitelikte uluslararası düzenlemelere ve ulusal mevzuat düzenlemelerine rehber veya temel olabilecek iki bildiri göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki hayvan hakları temelinde oluşturulmasına rağmen yapılan düzenlemelerle bir ileri bir geri adımlar atılan, nihayetinde yeni hayvan refahçı bir çizgiye gelen Hayvan Haklarına İlişkin Evrensel Bildiridir. İkincisi ise, temelinden hayvan refahı kaygısıyla düzenlenen, bu yaklaşımla geliştirilmesi amaçlanan Hayvan Refahına İlişkin Evrensel Bildiridir. Bu düzenlemeler ideal anlamda bir koruma tesis edememiş olsalar bile muhtelif yollardan hayvan korumasına katkı sağlaması ve gelecek düzenlemelere ışık tutmaları açısından önemlidir.