1st Umay International Innovative Research Congress, Konya, Turkey, 28 - 29 June 2019, pp.13, (Summary Text)
Toplumlar için kıyı alanları her zaman vazgeçilmez birer çekim alanı olmuştur. Kıyı alanlarının
faunası, florası ve bunlarla bir bütünü oluşturan doğal güzellikleri, doğal kaynakları ve insanlara
sunduğu sosyal, ekonomik ve kültürel olanaklar, insanların bu değerli alanlara yönelmesine neden
olmaktadır. Kıyılara olan talebin artışı, kıyı alanlarının kırılma noktaları dikkate alınmadan
kullanımını da beraberinde getirmiştir. Önlem alınmadığı takdirde kıyıların kullanılmaz hale gelmesi
kaçınılmazdır. Bu durum kıyı alanlarını koruma ve muhafaza etmeyi bizler için öncelikli hale
getirmiştir. Kıyı Kanunu’nun hazırlanmasındaki en temel amaçlardan birisi gelecek nesiller için de
önemli bir doğal kaynak olacak olan kıyılarımızın en azından bugünkü güzelliği ve değerleriyle
bozulmadan bizden sonra yeryüzünde yaşayacak olan insanlara da aktarılmasını sağlamaktır. 3621
Sayılı Kıyı Kanunu’nun 5. Maddesinde kıyılar ile ilgili genel esaslara değinilmiştir. Bu madde de
‘’Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına
açıktır, kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.’’ şeklinde bir tanım
yapılmış olup, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu ve kullanımında kamu yararının
öncelikli olarak gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir. Fakat ülkemizde yasa hükümleri tam olarak
uygulanamamaktadır. İç kesimlerde ve sosyo-ekonomik olarak daha geride kalmış yerlerde yaşayan
insanlar eğitim, iş, sağlık ve benzeri olanakların daha iyi olduğu kıyı alanlarına göç etmektedir. Kıyısı
olan illerin sağladığı bu olanaklar kıyıların bugünlerde çeşitli sektörlerin yer seçmek için yarıştığı
alanlar haline gelmesine neden olmuştur. Kıyıya olan bu talep çoğu zaman kıyıların doğal dengesi ve
kırılma noktaları düşünülmeden kıyı yerleşmelerine neden olmaktadır. Kıyılardaki bu yerleşmeler
çoğu zaman kıyıları kirletip, tüketmekte ve bu da genellikle iki şekilde olmaktadır. Bunlar: İllerin
çarpık kentleşmesi ve kentsel atıklardır. Kıyı alanlarında yaşamlarını sürdüren insanlar ile kıyı
kaynakları arasında narin bir denge vardır. Kıyılar kullanılırken bu denge dikkate alınmalı ve bu
dengenin bozulması önlenmelidir. Aradaki dengenin bozulması kıyıların tahrip olmasına yol
açmaktadır. Dengenin bozulmaması için Kıyı Yönetimine ihtiyaç vardır. Kıyı yönetimi, genel olarak
kıyı alanlarındaki çevresel değişimleri planlayarak, kıyıların korunması için harekete geçmek olarak
tanımlanabilir. Kıyı yönetimi koruma ve kullanma dengesinin sağlanmasında kilit noktası görevini
üstlenmiştir. Kıyı yönetimi yardımıyla kıyı bölgelerinin kirlenmesinin önlenebileceği, kaynak taşıma
kapasitesiyle uyumlu sosyo-ekonomik gelişmelerin sağlanabileceği ve kıyısal bölgelerdeki
kaynakların tahrip edilmeden kullanımının sağlanabileceği tartışılmaz bir gerçektir. Bu çalışmada
Türkiye’deki bazı kıyı yönetimi uygulamaları ve bu alandaki yeni yaklaşımlar incelenecektir.