Choosing the Surgical Decompression Method in Lumbar Spinal Stenosis


GUCLU D. G., ŞENEL A.

Türk Nöroşirürji Dergsi, vol.28, no.2, pp.221-229, 2018 (Peer-Reviewed Journal) identifier

  • Publication Type: Article / Review
  • Volume: 28 Issue: 2
  • Publication Date: 2018
  • Journal Name: Türk Nöroşirürji Dergsi
  • Journal Indexes: TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Page Numbers: pp.221-229
  • Ondokuz Mayıs University Affiliated: Yes

Abstract

Lumbar spinal stenosis can be defined as narrowing of the spinal canal, lateral recesses and vertebral foraminae secondary to soft tissue and bone changes. The number of surgical procedures performed for lumbar spinal stenosis has increased over the years with the increase in the elderly population and expectancy of life quality. Patients are referred for surgery in case of unresponsiveness to conservative treatment, neurological deficits, limited daily activity, and shortening of walking distance that is incompatible with everyday life. Total laminectomy, medial facetectomy and foraminotomy are the gold standards in lumbar spinal stenosis surgery but the long operation time, excessive tissue damage and bleeding, high risk of postoperative instability and mortality, and the morbidity for the patient group, mostly elderly, has resulted in a search for alternatives. Minimal invasive spine surgery techniques have been used for spinal stenosis with the access provided by the microscope and endoscopy. Minimal invasive spine surgery techniques are generally focused on less tissue damage, accelerated healing period, reduced postoperative pain, low complication rate, minimal blood loss, maintaining stabilization, and early return to daily activity and work. Despite the availability of many surgical techniques, superiority in terms of efficiency of one technique against the others is still being discussed.
Lomber dar kanal, spinal kanalın, lateral reseslerinin, nöral foramenlerin yumuşak doku ve kemik değişiklikler nedeniyle daralması olarak tanımlanabilir. Yaşlı nüfus ve yaşam kalitesi beklentilerinin artması ile lomber dar kanal için uygulanan cerrahi işlemlerin sayısı yıllar içinde artmaktadır. Konservatif tedavilere cevap alınamaması, nörolojik defisitin varlığı, kısıtlı günlük aktivite, yürüme mesafesinin günlük yaşamla bağdaşmayacak kadar kısalması durumunda hastalar cerrahi tedaviye yönlendirilir. Total laminektomi, medial fasetektomi ve foraminotomi lomber dar kanal cerrahisinde altın standart olarak kabul edilmekle beraber operasyon süresinin uzun olması, doku hasarının ve kanama miktarının fazla olması, çoğunlukla yaşlı olan bu hasta grubundaki mortalite, morbidite ve postoperatif dönemde instabilite riskinin yüksek olması alternatif arayışlarına neden olmuştur. Mikroskop ve endoskopinin kullanımı ile minimal invazif spinal cerrahi teknikler lomber dar kanal tedavisinde giderek yaygınlaşmaya başlamıştır. Minimal invazif cerrahi yaklaşımları genel olarak daha az doku hasarı, iyileşme süresini hızlandırmayı, postoperatif ağrıyı azaltmayı, düşük komplikasyon oranı, minimal kan kaybı, stabilizasyonun bozulmaması, günlük aktivitelere ve iş hayatına erken dönüşe odaklanır. Birçok cerrahi teknik mevcut olmasına karşın, bir tekniğin diğerlerine karşı etkinlik açısından üstünlüğü halen tartışılmaktadır.