The Bread Peddler is one of the most popular novels written in 1884 by French writer Xavier de Montépin. In this novel, the author deals with the sufferings of the French people and the fight for life in a different style. The novel has been translated into many languages all over the world. This article studies the Turkish cinema adaptation of a novel called The Bread Peddler. In this article, it has been benefited from documentary analysis according to the qualitative research methods in principle. Comparative research has been done on two works, based on the published documents about the novel and the film version respectively. In the struggle between the good and the bad, the fact that justice is finally manifested on the side of the good and the righteous constitutes the axis of the main message given to the reader in both works. The story becomes even more real when the author reflects some sections of the social life in Paris to the reader through the characters. The 1960s and 70s emerge as the years in which the most adaptations from foreign-sourced works were made in Turkish cinema. The Bread Peddler translated into Turkish has 484 pages and consists of three parts. The movie that we compare with the novel is the 1965 Osman Seden production. It has been tried to show how the novels adapted to the cinema have changed in terms of content, emotion, and richness. In addition, how the narrative, fiction, description, time and location changes in the examined novel are reflected in the film are discussed. As a result, the audience accepts what they see on the screen, that is, the scene presented to them, the story told, without criticism. On the other hand, the reader of the novel seems to be a little more fortunate in terms of catching features such as multidimensional thinking and perception.
Ekmekçi Kadın Xavier de Montépin’in 1884’te yazdığı en tanınmış popüler romanlarından biridir. Yazar bu romanında Fransız halkının sosyal yapısını, dramını, yaşam kavgasını, farklı bir üslupla ele almıştır. Tüm dünyada birçok dile çevrilmiş olan romanın birçok kez filmi de yapılmıştır. Bu çalışmada Ekmekçi Kadın adlı romanın Türk sinemasına nasıl uyarlandığı ve yerlileştirildiği incelenmiştir. Çalışmada nitel araştırma yöntemleri içerisinde yer alan doküman analizinden faydalanılmıştır. Roman ve film hakkında yapılan çalışmalardan yola çıkılarak her iki eserin karşılaştırılması yapılmıştır. İyilerin kötüler karşısında sürdürdüğü mücadelede adaletin sonunda iyilerden, doğrulardan yana tecelli etmesi her iki eserde de okuyucuya verilen ana mesajın eksenini oluşturmaktadır. Yazarın Paris’teki sosyal hayattan bazı kesitleri karakterler üzerinden okuyucuya yansıtmasıyla öykü daha da gerçeklik kazanmaktadır. 1960 ve 70’li yıllar, Türk sinemasında yabancı kaynaklı eserlerden en çok uyarlama yapılan yıllar olarak ortaya çıkar. Türkçeye çevirisi yapılan Ekmekçi Kadın 484 sayfa olup üç bölümden oluşmaktadır. Romanla karşılaştırmasını yaptığımız film ise 1965 Osman Seden yapımıdır. Çalışmada sinemaya uyarlaması yapılan romanlardaki bazı değişiklere değinilmiş ve roman film ilişkisi üzerinden bu değişiklikler karşılaştırmalı olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte incelenen romandaki anlatı, kurgu, tasvir, zaman, mekȃn değişiminin filme nasıl yansıdığı ele alınmıştır. Sonuçta seyirci ekranda gördüğüne yani kendisine sunulan sahneye, aktarılan hikȃyeye eleştirisiz razı olurken öte yandan roman okuyucusunun çok yönlü düşünme, algılama, eleştirme ve bazı ayrıntıları yakalama açısından biraz daha şanslı olduğu görülmektedir.