The history of Turkısf education covers the debates about the question of what sort of individual we aim to educate and which teaching contents are required for the acquisition of the features that ach person should have. In the center of this debate has stood the dilemma between the education based on religion and the education based on secularism. Thsi debate means essential values because the aim of both of the education system radically differs from one another in terms of their outlook on ontologic, epistemologic values and the content of their education they use to educate the individual. Thus the sole concept which should take place in this debate is secularism. This term derives from the Latin word “soeculum” which means “century” and it also has the meaning of connotations of time and place. Time indicates its being at the moment and the place indicates its worldly existence in the world. Therefore, the state is considered the greatest authority since it takes its power from t its people. Generally speaking, secularism can be regarded as the term which confines the religion in its own field and confines the state in its own field. The history of secularism can be defined as the history of the history ofthe history of western reformations. The changes experienced in the Ottoman Empire from the 18th century and 20th century are social and politcal history of the process from the religious perception to secular perception, from the reign of sultanate andcaliphate to constitutioanl monarchy and republicanism, from the subject to the citizenship, from the community to the nation and finally from the Ottoman identity tothe Turkish identity. In Ottoman and Turkey the history of islam has been considered as the process of the fact that islam lost its effect and the secularism gained victory. However, during the Republic period all the islamic education institituions were closed down due to the new educaional law called Tevhid-i Tedrisat”within the framework ofthe secular education system
Türk eğitim tarihi, 'nasıl bir insan istiyoruz' sorusu ve bu insanda bulunması öngörülen özelliklerin 'hangi öğretim içerikleri yoluyla kazandırılacağı' konusunda yoğun tartışmaları içermektedir. Bu tartışmaların odak noktasını ise dinî eğitim ve laik eğitim ikilemi oluşturmuştur. Bu tartışma yaşamsal değerler taşımaktadır. Çünkü her iki eğitim anlayışının da ontolojik, epistemolojik ve değerlere bakışı, inşa etmeyi amaçladığı insan tipi ile amaca ulaştırdığı düşünülen eğitim içeriği kökten farklılaşmaktadır. İşte bütün bu tartışmaların merkezine oturtulması gereken esas kavram Sekülerizmdir. Asır veya devir anlamını taşıyan seküler sözcüğü, Latince "soeculum" sözcüğünden gelmekte olup bu sözcüğün zaman ve mekân çağrışımlarını birlikte veren bir işlevi de bulunmaktadır. Zaman kavramı onun şu anda ve hazır oluşunu; mekân ise, dünyada ve dünyevi oluşunu göstermektedir. Bu bağlamda devlet, gücünü milletten aldığından en büyük dünyevi otorite sayılmaktadır. Genel olarak sekülerizm, dinin hakkını dine, devletin hakkını devlete veren bir kavram olarak görülebilir. Türkiye'deki Sekülerizm Tarihi aynı zamanda Batılılaşma Tarihi olarak ifade edilebilir. Osmanlı'da 18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar yaşanan değişimler, dini bir dünya algısından laik bir dünya algısına, padişahlık-halifelik idaresinden meşrutiyet ve cumhuriyete, tebaadan vatandaşa, cemaatten millete ve Osmanlılık kimliğinden Türk milleti kimliğine geçiş sürecinin toplumsal ve siyasal tarihidir. Osmanlı ve Türkiye'de İslam'ın 19. ve 20. yüzyıllardaki tarihi, genellikle İslam'ın etkisinin azaldığı ve sekülerleşmenin zafer kazandığı bir süreç olarak değerlendirilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise seküler eğitim anlayışı çerçevesinde, Tevhid-i Tedrisat kanunu ile birlikte yeni bir anlayış içerisinde tüm İslami eğitim kurumları kapatılmıştır